Egeden 3. Sayı - page 10-11

Yaşanası kentler
G
ünlük yaşamın koşturmaca-
sından, gürültüsünden ve
yapaylığından sıyırın kendinizi
bir süreliğine. Kapayın gözlerinizi ve
hayal edin. Öyle bir kent düşleyin ki;
şehrin merkezinde araba olmasın.
Onun yerine yürüyen, selamlaşan
insanlar olsun. Bisikletle dolaşsın
gençler, yaşlılar. Başınızı kaldırıp
baktığınızda metal yığını araçlardan,
beton yığını binalardan başka şeyler
görsün gözleriniz. Ağaç görsün, çiçek
görsün. Bol bol oksijen solusun ciğer-
leriniz. Geleneksel değerler korunsun,
üst seviyede yer bulsun. Yerel ürünler
üretilsin, pazar bulsun. Hızlı yemek
(fast food) zincirleri bulunmasın,
sindire sindire yensin yemekler; hayat
da öyle sindirilerek yaşansın. Bir kere
giyilip atılmasın giysiler! “Eski”mesin
öyle kolayca her şey. Parlak reklam
ışıklarının arabeskliği bozmasın kent
estetiğini! Tek gürültü kuş sesi olsun,
hadi bir de insan sesi. Karbondioksit
dolmasın gökyüzü.
Çevre dostu olsun her şey, yeşil
olsun her yer. Enerji doğru tüketilsin
ki; zehirlenmesin mavi gökyüzü. Gıda-
larımızın genetiği değişmemiş olsun.
Domatesin tadı domates, mısırın tadı
mısır gibi olsun. Çocuklar dalında gör-
sün-öğrensin meyveyi, sebzeyi. Kimya-
sal maddeler girmesin bünyemizden
içeri. Olduğu gibi olsun elma, varsın
kurtlu olsun ama zehirli olmasın.
Yağmur; sel ve ölümle özdeşleşmesin.
İnsana, doğaya ve tüm canlılara saygı,
yaşamın temel unsuru olsun.
Böyle yaşanan
yerler var mı peki?
İşte Avrupa; 50’li yıllarda
İngiltere’de başlayan toplu ölümler
ilk uyarı oldu diyebiliriz Avrupalı top-
lumda. Daha sonra 60’lı yıllar ve Ruhr
Havzası’ndaki hastalanmalar yeni bir
olguyu gündeme taşıdı: Çevre (Envi-
ronment). Böylece 1972 Stockholm
Konferansı’na gelindi. İlk kez çevre
konusu bilimsel biçimde ele alındı.
İşte bu milattır ki; Avrupalı’nın yaşam
biçiminde yeniliklere doğru zorun-
luluklar ortaya çıkardı. “Daha dikkatli
tüketmeliyiz” dedi kimileri; “Bizim
madenlere dokunmayalım, başka
madenlerden alalım” dedi diğerleri;
biraz sömürü biraz rant kavgasıyla bu
günlere gelindi. Yetmedi bütün bun-
lar! Çünkü giderek nüfus artıyordu. Bu
nüfusa ev gerekliydi, iş gerekliydi ve
kısır döngü devam etmek zorunday-
dı. Parasız olan kıtalar kullanıldı bu
yolda. Afrika’dan maden, elmas, altın;
Asya’dan birçok tüketim maddesi.
Böylece başkalarını bitirerek yaşama
yolu seçildi bir müddet. Görüldü
ki; bu bir işe yaramıyor. Çevre öyle
bir olgu ki; bir yerde bitmeye başla-
yan bir şeyler başka yerleri de hızla
bitirmeye başlıyor. İşte bu yüzden,
Avrupa’da bazı kentlerde şimdilerde
yeni bir kentsel politika yayılıyor.
Öncelerde “hızlı yemeğe (fast food)”
tepki olsun diye başlatılan “yavaş
yemek” hareketinden sonra, şimdi
de “yavaş şehir” hareketi. İlk olarak
İtalya’da, Toskana’nın Chianti şehrinde
başlayan hareket; adının aksine hızla
yayıldı ve Bra, Positano ve Orvieto
ile devam etti. Ardından İngiltere,
İspanya, Portekiz, Avusturya, Polon-
ya, Norveç ve Almanya’da da birçok
yavaş şehir var artık.
Yavaş şehir olmanın bazı koşulları
var elbette. “Yavaş Şehir” bildirisi,
gürültü kirliliğini önlemek ve trafiği
azaltmak, yeşil alanları ve yaya böl-
gelerini artırmak, yerel üretim yapan
çiftçilerle bu ürünleri satan dükkan
ve lokantaları desteklemek ve yerel
estetik öğeleri korumak gibi 50’den
fazla kural içeriyor. “Yavaş şehir” olarak
adlandırılmak ve yavaş şehir logosu
olan “salyangoz”u kullanabilmek için
şehrin kontrol edilmesi, belirli aralık-
larla da görevliler tarafından denet-
lenmesi gerekiyor. Bu hareketin en
önemli etkenlerinden biri de, kentsel
yaşamdaki yoğun tempoyla mücade-
leye “hız” kazandırıyor olması.
Kasım 1999’da Orvieto’da ha-
zırlanan sözleşmeye göre “Yavaş
Şehirler”in aşağıda verilen koşulları
sağlaması gerekiyor:
1. Etrafını çevreleyen bölgenin ve
kentsel düzenin niteliklerini korumak
ve geliştirmek için, yeniden kullanma
tekniklerini araştırarak çevre dostu
politikalar uygulanması,
2. Toprağın işgali değil, kullanı-
mının geliştirilmesi için işlevsel bir
altyapı politikası yürütülmesi,
3. Çevrenin ve kent düzeninin
kalitesini geliştirmek için çevre dostu
teknolojinin kullanımının teşvik
edilmesi,
4. Çevreye uyumlu ve doğal nite-
likli tekniklerin kullanımıyla üretilen
yiyecek maddelerinin tüketiminin
desteklenmesi, genetik yapısıyla
oynanmış ürünler dışında yaşam için
zorunlu ürünlere yönelinmesi,
5. Bir bölgenin gelenek ve kültü-
rünün korunarak simgeselleşmesine
katkıda bulunup yerli üretimin teşvik
edilmesi ve tüketici ile üreticinin doğ-
rudan temas kurabileceği mekanların
oluşturulması,
6. Konukseverlik kapsamında
yerel toplumun belirli özellikleri öne
çıkarılarak güçlü bir dostluk bağının
kurulmasının desteklenmesi, bir
kentin kaynaklarının dengeli ve eşit
olarak kullanımını önleyen fiziksel ve
kültürel engellerin kaldırılması,
7. Gençlerin ve okulların siste-
matik bir biçimde lezzet eğitimi ile
tanışmasına özel bir dikkat göste-
rerek yalnızca işletmecilerin değil,
bütün vatandaşların “Yavaş Şehir”de
yaşadıklarına dair farkındalıkların
sağlanması.
Görüyorsunuz; sağlıklı gıda, temiz
hava, mutlu bir yaşam!…Tüm bunlara
kim hayır diyebilir ki?
O halde hep beraber yavaşlamaya
hazır mısınız?
Hazırsanız eğer “Yavaş Şehir” öy-
kümüzü daha da genişleterek sizlerle
paylaşalım.
Cittaslow (Yavaş Şehir)
Cittaslow Sözleşmesi, 15 Ekim
1999’da İtalya’nın Orvieto kentinde
imzalanmıştır. Cittaslow Derneği’nin
simgesi turuncu renkli salyangoz
böceğidir. Merkezi Orvieto (İtalya)
kentindedir. Amacı, kaliteli yaşam
kültürünü desteklemek ve yaygın-
laştırmaktır. Dernek kurallarına göre
Cittaslow ismi başka bir dile çevrile-
mez. Cittaslow olabilmek için şehir/
kasabanın nüfusu 50 binden fazla
olmamalıdır. Başvurusu kabul edilen
şehir/kasaba, derneğin kurallarına
uymakla yükümlüdür ve derneğin
Sibel AĞI GÜNERHAN
Çevre Uzmanı
Prof. Dr. Ümit ERDEM
Ege Üniversitesi
Çevre Sorunları Uygulama
ve Araştırma Merkezi
GÜNDEM EGE
1,2-3,4-5,6-7,8-9 12-13,14-15,16-17,18-19,20-21,22-23,24-25,26-27,28-29,30-31,...84
Powered by FlippingBook